9 Mart 2009 Pazartesi

ANKARA VAKIF ESERLERİ MÜZESİ ;MEHMET SELİM DÎVANI




Kaatı sanatıyla tanıştığım günden beri bu konudaki en büyük hayalim MEHMET SELİM DİVÂNI nı görebilmekti.
Elimize bu sanata ait en eski eser olduğunu okuduğum ve resimlerini gördüğüm bu eser Vakıflar genel Müdürlüğü kasasında saklandığını biliyordum.





Kursumuz hazırlığı sırasında görüştüğümüz Vakıflar görevlileri eserin restorasyonda olduğunu bildirince yine göremeyeceğimizi düşünüp çok üzülmüştüm.
Sergi salonlarını kullanmamız için irtibatta olduğumuz Müze Müdürü Nilgün Çevrimli Bize müjdeyi verdi. Göremeyeceğimizi sandığımız bu nadide güzelliği görbilecektik. Hemen gerekli izinleri alıp kursiyer arkadaşlarımızla müzeyi ziyarete gittik.
önce heyecanımız geçene kadar müzedeki ülkemizden kaçırılıp sonra yasal zorlamalarla geri getirilen halıları inceledik. Müzede görevli bir uzman arkadaş bizi bilgilendirerek gezdirdi.
Mehmet selim divanı ise akıllara durgunluk verecek gibiydi.
Ne yazık ki "İnce Kağıt Oymacılığı "adlı kitaptan aldığım bu fotoğraflar yeterince yansıtamıyor.
Gördüğünüz resimlerdeki mercimek büyüklüğünde karanfilin yapraklarını sayamadık.Toplu iğne ucu kalınlığında ve üst üste yapıştırılmış olmasına gördüğümüz halde inanamadık.
Gülün yeşil yapraklarındaki fotoğrafta seçilemeyen damarlar oyularak yapılmış.ben fırça ile yapıldığını sanmıştım.
aşağıdaki resimdeki sayfa sıvama altınla kaplı.


Arkadaşlarım da benim kadar şaşkın ve hayran bakmalara doyamadık.
Biz genel müdürlüğe resmen müracaat edip izin almıştık.Ve sergilendiğini halka açık olduğunu bilmeden gitmiştik.Bu sürpriz beni sizlerin adına çok memnun etti.
Bir süre daha müzede halka sergileneceğini size bildirmek ve lütfen gidin görün,bu fırsatı kaçırmayın diyebilmekten dolayı sevinç içindeyim.
Müze Müdürü Nilgün Çevrimli hanım,restorasyondan gelen divânı bir süre sergileyip daha sonra tekrar genel müdürlüğe yerine yolllayacaklarını söyledi.
O zaman da başka eserler görülmeye gelecekmiş.
Bu dönüşümlü sergilenmeler sırasında kimbilir başka ne güzellikler göreceğiz.

Müze çok merkezi bir yerde ,Ulusta Operanın karşısında .
Cumhuriyetin ilk yıllarından 1940 yılına dek Hukuk Mektebi olarak kullanılan binada 2007 yılında kurulmuş.
Daha önce gezdiğimiz müzelerden farklı buldum.Nasıl mı?Önce giriş ücreti yok.
Daha kapıdan girişte size önemli ve değerli olduğunuzu hissettiren güleryüzlü personeller tarafından karşılanıyorsunuz.Size seve seve bilgi veren bir uzman eşliğinde geziyor,eserlerin öykülerini dinliyor sorularınıza yanıt alıyorsunuz.Yorulduğunuzda minik kafeteryasında dinlenip susuzluğunuzu gideriyorsunuz.
Biz bütün bunları Nilgün Hanımın ve iki iş arkadaşının yakın ilgisi altında gerçekleştirdik ve çok memnun kaldık.Teşekkür edip vedalaşırken elimize resimde gördüğünüz üstünde müzenin büyük fotografı bulunan özel karton poşeti verdiler. İçinde broşür,cd ,dosya gibi müzeyi tanıtan hatıralar ile bu güzel günü noktaladık.
Ankarada yaşayanlar ve yolu Ankaraya düşenler,pazartesi hariç hergün bu müzeyi ve atalarımızın izlerini ziyaret edebilirler.

1 yorum:

MAVİANNE dedi ki...

canım tabi ki ekleyebilirsin sayfana
izin almana gerek yok
sevgiler